BİZDEN MESAJLAR
Değerli okurlarımız,
Küresel sıcaklıklar yükselirken kuraklık giderek büyüyen bir tehdit haline geliyor. Bu tehdit yalnızca tarımsal üretimi değil, ekonomileri, toplumları ve geleceğe yönelik planları da alt üst etme potansiyeline sahip. Bültenimizde bu önemli riski ele alıyoruz ve kısa süre önce yasalaşan İklim Kanunu’nu inceliyoruz zira bu önemli düzenleme, şirketlerin ve ülkemizin sürdürülebilirlik ve iklim risklerine karşı duruşunu kökten dönüştürüyor.
Bültenimizle sizi, daha sürdürülebilir bir geleceğe birlikte yürümeye davet ediyoruz.
Sürdürülebilir kalın…
ÖZGÜN ÇINAR, CEO
ESG’Lİ HABERLER
- Okyanus akıntılarının çökmesi durumunda kış aylarında sıcaklıklar -55°C’ye kadar inebilir. Yeni bir araştırmaya göre, Atlas Okyanusu akıntılarının önemli ağının çökmesi, dünyanın bazı bölgelerini derin dondurucu bir soğukla karşı karşıya bırakabilir; kış sıcaklıkları bazı şehirlerde - 55 dereceye kadar düşebilir ve “iklim ve toplum üzerinde derin etkiler” yaratabilir. DETAY
- Avrupa ormanları karbon havuzundan karbon kaynağına dönüşüyor. Aşırı hava koşulları, zararlı böcek istilaları ve aşırı kesim, Avrupa genelinde orman karbon havuzlarını karbon kaynaklarına dönüştürüyor ve ülkelerin net sıfır hedeflerinin önemli bir bölümünü baltalıyor. DETAY
- Bankacılık sektörü için birincil küresel standart ve politika belirleyici olan Basel Bankacılık Denetim Komitesi, bankaların iklimle ilgili riskleri açıklamak için kullanacağı uzun zamandır beklenen yeni çerçeveyi duyurdu. Ancak, ABD’den gelen baskı nedeniyle çerçevenin benimsenmesi zorunlu olmaktan çıkarılarak gönüllü hale getirildi.DETAY
- BM Okyanus Konferansı’nda Solomon Adaları ve Vanuatu, dünyanın ilk yerli halk liderliğindeki çok uluslu okyanus rezervini kuracaklarını açıkladı: Melanezya Okyanus Rezervi. DETAY
- Eni’nin yan kuruluşu Versalis, Mantova’da kimyasal geri dönüşüm teknolojisi Hoop’u tanıtan yeni bir tesis açtı. Bu teknoloji, karışık plastik atıkları yeni, yüksek kaliteli malzemelere dönüştürüyor. DETAY
- Rubicon Carbon, BeZero Carbon tarafından AAport derecesi alan ve titizlikle denetlenmiş karbon kredilerinden oluşan Rubicon Rated Ton’u piyasaya sürdü. DETAY
- Cinsiyet eşitliği halen yavaş ilerleme kaydediyor: Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Uçurumu 2025 raporu, bazı alanlarda umut verici gelişmeleri gösterse de küresel eşitlik hedefinden hâlen uzak olunduğuna işaret ediyor. DETAY
- CBAM ve ESG verisi buluştu: Wolters Kluwer, Tagetik platformunu hem CBAM uyumu hem de ESG verilerinin analitik entegrasyonu için genişletti. DETAY
- Avrupa’nın en büyük yüzen güneş enerjisi santrali açıldı: Fransa’daki eski bir çakıl ocağı üzerine kurulan santral, 74,3 MW kurulu gücüyle bölge için yeni bir temiz enerji kaynağı oluşturuyor. DETAY
🍃YEŞİL KÖŞE🍃
İklim Kanunu: Doğayla Uyumlu Bir Geleceğe Doğru
Gezegenimiz büyük bir değişimin eşiğinde. İklim krizinin etkilerini her geçen gün daha yakından hissediyor, artık sürdürülebilirliği bir seçenek değil, bir zorunluluk olarak görüyoruz. İşte tam da bu noktada Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede adım atarak “İklim Kanunu”nu yürürlüğe soktu. 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda çok sektörlü bir dönüşüm sürecini başlatan bu yasa, sadece çevresel değil, ekonomik ve toplumsal açıdan da yeni bir dönemin habercisi.
Kanunun kalbinde, insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının dengelenmesi ve azaltılması yer alıyor. Kanun, yeşil büyüme vizyonuyla ülke ekonomisinin çevreyle barışık bir çizgide ilerlemesini teşvik ediyor. Doğal kaynakların verimli kullanımı, atıkların azaltılması, yenilenebilir enerjiye geçiş ve enerji verimliliği gibi başlıklar, artık yasal zorunluluklarla destekleniyor. Yenilenebilir enerjiden sıfır atık uygulamalarına, karbon ayak izinin düşürülmesinden doğa temelli çözümlere kadar pek çok uygulama önümüzdeki dönemin gündeminde olacak.
Bu kanunla birlikte Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) de hayatımıza giriyor. İşletmeler artık karbon emisyon izinleriyle çalışacak, karbon kredileriyle bu emisyonları dengeleyecek ve sürdürülebilirlik performanslarını düzenli olarak raporlamak zorunda olacaklar. Bu sistemin doğru uygulanmasıyla birlikte, karbon salımı çevresel bir sorunun ötesine geçerek, ekonomik kararların merkezine oturacak. Yani artık çevreye verilen zararın gerçek maliyeti, işletmelerin günlük kararlarına doğrudan yansıyacak.
ETS’nin mantığı basit: Her işletme, atmosfere saldığı sera gazı kadar izin almak zorunda. Bu izinler sınırlı olacak ve piyasada işlem görecek. Yani karbon salımı bir tür “kota” sistemine bağlanıyor. Bu da doğaya zarar vermenin artık bir bedeli olduğu anlamına geliyor. Elbette bu geçiş sürecinde işletmelere destek olacak bazı geçici düzenlemeler de var. Örneğin pilot uygulama döneminde yükümlülüklerini tam olarak yerine getiremeyen firmalara verilecek idari para cezalarında %80’e kadar indirim uygulanacak. Üstelik işletmelere bu yeni sisteme uyum sağlamaları için 3 yıllık bir geçiş süresi tanınıyor; bu süre gerektiğinde 2 yıl daha uzatılabiliyor.
İşletmeler isterlerse ETS kapsamındaki yükümlülüklerini karbon kredileri kullanarak da dengeleyebilecek. Ancak bu kredilerin geçerli sayılabilmesi için mutlaka bağımsız kuruluşlar tarafından onaylanmış ve belgelendirilmiş olmaları gerekiyor. Aynı zamanda karbon azaltım projeleri ve yutak alanlar gibi doğaya katkı sağlayan yatırımlar da sistemin bir parçası olarak desteklenecek. Bu durum, piyasada yeşil projelere olan ilgiyi ve yatırımı artıracak gibi görünüyor.
İklim Kanunu, sadece ulusal düzeyde değil, yerel yönetimlerin de etkin rol alacağı bir sistemi beraberinde getiriyor. Her ilde valilik başkanlığında kurulacak olan İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları, şehirlerin iklim eylem planlarını hazırlayacak ve uygulama süreçlerini yönetecek. Bu sayede iklimle mücadele yalnızca merkezi yönetimin değil, yerelin de sorumluluğu haline geliyor.
İşin finansal boyutunda ise Türkiye Yeşil Taksonomisi devreye giriyor. Bu sistem, çevre dostu projelerin tanımlanmasını kolaylaştıracak ve yatırımcıların bu projelere daha güvenle yönelmesini sağlayacak. Yeşil tahviller, sürdürülebilir fonlar ve özel sektör destekli finansman modelleri artık çok daha görünür hale gelecek. Bankacılık ve sermaye piyasaları, düşük karbonlu ve iklim dostu projelere öncelik verecek.
Tabii tüm bu süreçlerin sağlıklı işlemesi için temel şart: Şeffaflık. Artık işletmeler, sera gazı emisyonlarını düzenli olarak izlemek, raporlamak ve doğrulatmakla yükümlü. Bu yükümlülüklere uymayanlara ise ciddi yaptırımlar geliyor. Raporunu sunmayan işletmelere 500 bin TL ile 5 milyon TL arasında para cezası verilebilecek. Emisyon izni olmadan faaliyet gösteren firmalar içinse doğrudan faaliyeti durdurma gibi ciddi yaptırımlar söz konusu olacak.
Elbette bu dönüşüm kolay olmayacak. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için bu süreç; maliyet artışları, veri altyapısı eksiklikleri ve yeni teknolojilere erişim sorunları gibi zorluklar barındırıyor. Bu çerçevede, politika yapıcılar, özel sektör ve diğer paydaşlar arasında sorumlulukların ve rollerin nasıl paylaşılacağına dair farklı görüşler ve tartışmalar gündeme gelmeye devam ediyor.
DAMLA GÜNALP, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK UZMANI