BİZDEN MESAJLAR

Değerli okurlarımız,

Sürdürülebilirlik bültenimizin bu sayısında, dünyamızın geleceğini şekillendirecek adımları ele alıyoruz. Accenture’ın “Destination Net Zero” raporundan alınan verilerle, şirketlerin net sıfır hedeflerine nasıl yaklaştığını keşfederken, sürdürülebilirlik anlayışını derinlemesine incelemek adına 5P sınıflandırmasının önemini vurguluyoruz. ESG ilkelerinin hızla dönüşen dünyamızda nasıl bir dönüm noktası olduğunu ortaya koyuyor ve sizlere aktarıyoruz.

Bültenimizin amacı, hem Trasta ESG’nin sürdürülebilirliğe olan bağlılığı ve inancını paylaşmak, hem paydaşlarımızla birlikte, sürdürülebilir bir geleceğe doğru sağlam adımlar atma kararlılığımızı sürdürmek hem de sürdürülebilirlik yolcuğunuzda sizlere eşlik etmek.

Sürdürülebilir kalın…

ÖZGÜN ÇINAR, CEO

ESG’Lİ HABERLER

  • Bloomberg’in haberine göre Biden yönetimi, ABD’nin sera gazı emisyonlarını önümüzdeki on yılda en az %61 oranında azaltmayı taahhüt etti. Diğer bir deyişle, ülkenin iklim hedefi “seçilmiş başkan Donald Trump hedefe ulaşabilmek için gerekli politikaları ortadan kaldırmaya hazırlanırken” yükseltilmiş oldu.DETAY
  • ABD basını ve uluslararası basında manşetlere çıkan bir habere göre, yaşları beş ile 22 arasında değişen 16 davacı, eyalet hükümetinin fosil yakıt yanlısı politikalarının iklim değişikliğine katkıda bulunduğunu iddia ederek Montana’da dava açtı. Geçen yıl Haziran ayında yapılan duruşmalarda, bu politikaların eyalet anayasasında yer alan ‘temiz ve sağlıklı bir çevre garantisi’ benzeri hükümleri ihlal ettiğini ifade ettiler. Bir ay sonra, bölge mahkemesi yargıcı Kathy Seeley davacıların lehine karar verdi. Karar, kısa süre önce Montana Yüksek Mahkemesi tarafından da onandı. DETAY
  • Sohar Max, 400.000 DWT kapasiteye sahip devasa bir cevher taşıma gemisi (VLOC). Gemi, rüzgar enerjisi teknolojisini en büyük ölçekte kullanan ilk gemi olarak tarihe geçti. İngiltere merkezli Anemoi Marine Technologies tarafından sağlanan bu yenilikçi teknoloji, Sohar Max’a beş adet dev rotor yelkeninin kurulmasıyla hayata geçirildi. DETAY
  • Çin’in kurumsal sürdürülebilirlik raporlamasına doğru yolculuğu son yıllarda ivme kazandı. Maliye Bakanlığı (MOF), dokuz diğer departmanla işbirliği yaparak, 17 Aralık 2024’te ESG açıklamalarını ülke çapında standartlaştırmayı amaçlayan Temel Standartları açıkladı. DETAY
  • Dünyanın önde gelen elektrikli araç üreticilerinden Çinli BYD’nin Brezilya’da inşa edilen yeni fabrikasının çalışmaları, inşaat alanında Çinli işçilerin “kölelik benzeri” koşullarda çalıştığının tespit edilmesi üzerine durduruldu. Olay, işçi haklarının ihlali konusunda yankı uyandırırken BYD, taşeron firma ile bağlarını kopardı. DETAY
  • S&P Global Commodity Insights’in analizine göre, Permian Havzası’ndaki petrol ve gaz operasyonlarından kaynaklanan metan emisyonları 2023 yılında %26 azaldı. Bu azalma, 34 milyar fit küp (bcf) metana eşdeğer ve 18,5 milyon ton karbondioksit salınımının önlenmesi anlamına geliyor. Bu da 2023 yılında ABD yollarındaki tüm elektrikli araçların önlediği emisyon salımına eşit. DETAY

🍃YEŞİL KÖŞE🍃

2024 Yılında İklim Krizinin İzleri: 2024’ün En Yıkıcı İklim Felaketleri

2024 yılı, iklim değişikliğinin etkilerinin tüm dünyada çarpıcı biçimde hissedildiği bir yıl oldu. Tarihte kaydedilen en sıcak yıl olarak, sel felaketleri, kasırgalar, kuraklıklar ve orman yangınları gibi iklim felaketlerinin yıkıcı sonuçlarını gördük. Bu yılki olaylar, fosil yakıtların gezegenimiz üzerindeki etkisini ve iklim değişikliğine karşı harekete geçme zorunluluğunu açıkça ortaya koyuyor.

Yenilenebilir enerjiye geçiş hızlanıyor ve temiz enerji üretiminin maliyetleri düşmeye devam ediyor. Ancak, bu geçişin en savunmasız toplulukları koruyacak kadar hızlı gerçekleşmesi gerekiyor. Yüksek gelirli ülkelerin, temiz enerjiye geçişi hızlandırmak ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamaları için düşük gelirli ülkelere daha fazla finansman sağlaması kritik önem taşıyor.

2024 yılı boyunca Amerika Birleşik Devletleri, yılın farklı dönemlerinde şiddetli fırtınalarla karşılaştı. Bu fırtınalar, ani sıcaklık değişimleri, şiddetli yağışlar, dolu, yıldırım ve kuvvetli rüzgarlar gibi aşırı hava olaylarını beraberinde getirerek ülkenin büyük bir kısmını etkiledi. Yıl boyunca toplam 88 kişinin hayatını kaybettiği bu fırtınalar, 60 milyar doları aşan ekonomik kayıplara yol açtı.

Ekim ayında ABD’nin Florida eyaletine ulaşan Hurricane Milton, şiddetli bir kasırga olarak bölgeyi vurdu. Bu felakette 25 kişi yaşamını yitirirken, kasırganın getirdiği şiddetli yağışlar ve sel baskınları altyapıyı harap ederek yaklaşık 60 milyar dolarlık bir ekonomik yıkım bıraktı. Milton, aynı zamanda Yucatan Yarımadası ve Karayipler’de de büyük hasarlara yol açtı.

Yine ABD’yi vuran bir başka felaket olan Hurricane Helene, Eylül ayında Florida’ya ulaştıktan sonra Kuzeydoğu’ya doğru ilerledi. Kategori 4 olarak sınıflandırılan bu kasırga, 232 kişinin ölümüne ve 55 milyar dolarlık zarara neden oldu. Yoğun yağışlar ve sel baskınlarıyla geniş bir yıkım yaratan Helene, 4,7 milyondan fazla insanı elektriksiz bıraktı.

Haziran ve Temmuz aylarında Çin’in güney ve merkez bölgeleri, tarihindeki en şiddetli yağışlardan birisini yaşadı. Meydana gelen sel felaketlerinde 315 kişi hayatını kaybetti ve ekonomik kayıplar 15,6 milyar doları buldu. Özellikle nehirlerin taşması ve tarım arazilerinin su altında kalması, hem insan yaşamını hem de ülkenin tarımsal üretimini büyük ölçüde etkiledi.

Güneydoğu Asya’da, Tayfun Yagi yılın en yıkıcı olaylarından biri olarak kaydedildi. Eylül ayında gerçekleşen bu süper tayfun, Filipinler, Laos, Vietnam, Myanmar ve Tayland gibi birçok ülkeyi etkiledi. 829’dan fazla insanın hayatını kaybettiği bu felaket, 12,6 milyar dolarlık ekonomik zarar yarattı. Tayfun, geniş çaplı seller ve heyelanlara neden olarak milyonlarca insanın evsiz kalmasına yol açtı.

Temmuz ayında gerçekleşen Hurricane Beryl, Karayip Adaları’ndan geçerek ABD ve Meksika’yı vurdu. Kategori 5 seviyesindeki bu kasırga, 70 kişinin ölümüne yol açtı ve 6,7 milyar dolarlık ekonomik kayıp bıraktı. Karayipler’deki adalarda binaların %70’i zarar görürken, milyonlarca insan haftalarca elektriksiz kaldı. İklim değişikliği, kasırganın hızla güçlenmesine ve etkisinin artmasına katkıda bulundu.

Eylül ayında Orta ve Doğu Avrupa’yı vuran Fırtına Boris, birkaç gün içinde normalin çok üzerinde yağış getirdi. Almanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve diğer ülkelerde geniş çaplı sel felaketlerine yol açan bu olayda, 26 kişi hayatını kaybetti ve 5,2 milyar dolarlık ekonomik zarar meydana geldi. Sel suları birçok köy ve kasabayı sular altında bırakırken, altyapı ve tarım arazileri de ciddi şekilde etkilendi.

Brezilya’nın Rio Grande do Sul eyaleti, Nisan ve Mayıs aylarında aşırı yağışların neden olduğu büyük sel felaketleriyle karşı karşıya kaldı. 183 kişinin hayatını kaybettiği bu felaket, 5 milyar dolarlık ekonomik kayıpla sonuçlandı. Tarım sektöründe ağır kayıplar yaşanırken, 100.000’den fazla ev zarar gördü. İklim değişikliği, bu tür aşırı yağışların daha sık görülmesine neden oluyor.

Haziran ayında Almanya’nın güney bölgelerinde yaşanan yoğun yağışlar, nehirlerin taşmasına ve sel felaketlerine yol açtı. Bavyera’da su seviyelerinin rekor düzeylere ulaşması, bölgeyi olağanüstü hal ilan etmeye zorladı. 6 kişinin hayatını kaybettiği ve 4,45 milyar dolarlık zarara neden olan bu felaket, sigorta şirketleri tarafından son yılların en büyük kayıplarından biri olarak tanımlandı.

Ekim ayında Valencia’da meydana gelen sel felaketi, bölgede yıllık yağış miktarının birkaç saat içinde düşmesine neden oldu. 226 kişinin yaşamını yitirdiği ve 4,22 milyar dolarlık ekonomik kayba yol açan bu olay, İspanya tarihindeki en yıkıcı sel felaketlerinden biri olarak kaydedildi.

Bu olaylar sadece ekonomik kayıpları değil, aynı zamanda toplumsal etkileri ve insani krizleri de beraberinde getirdi. Daha savunmasız topluluklar, yetersiz altyapı ve sınırlı kaynaklar nedeniyle bu felaketlerden orantısız şekilde etkilendiler.

Gelişmiş ve yüksek karbon salımı yapan ülkelerin, fosil yakıtlardan enerji üretimini sonlandırması ve yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırması hayati bir önem taşımakta. Bu ülkeler, enerji geçişini desteklemek için fosil yakıt sübvansiyonlarını keserek, elde edilecek fonları temiz enerji ve iklim değişikliğine uyum projelerine yönlendirmeli. Özellikle düşük gelirli ülkelerde, karbon emisyonlarının azaltılması ve iklim etkilerinin hafifletilmesi için daha fazla finansman sağlanması gerektiği de ortada.

Yeni oluşturulan Zarar ve Kayıp Fonu, iklim değişikliği nedeniyle meydana gelen geri dönüşü olmayan zararlara hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edebilmek için daha fazla finansman gerektiriyor. Şu an için 1 milyar dolardan az fon taahhüt edilmiş durumda ancak bu miktar iklim değişikliğiyle mücadelede etkili sonuçlar alabilmek için yeterli değil. Aynı zamanda, toplulukların iklim krizine karşı daha dirençli hale getirilmesi için uyum projelerine daha fazla yatırım yapılması da gerekiyor.

Düşük gelirli ülkelerde sigorta pazarlarının yetersiz olması, bu ülkelerdeki iklim felaketlerinin ekonomik etkilerini yeterince değerlendirebilmek için kapsamlı veri eksikliği yaratıyor. Bu nedenle, özellikle gelişmekte olan ülkelerde iklim felaketlerinin ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini ölçmek için daha iyi veri toplama sistemleri oluşturulması gerekiyor. Bu veriler, uluslararası iklim finansmanı için ihtiyaçların daha iyi anlaşılmasına ve kaynakların daha etkili bir şekilde tahsis edilmesine olanak tanıyacaktır.

İklim değişikliğiyle mücadelede sosyal koruma programlarının önemi büyük. Evler ve geçim kaynakları zarar gördüğünde, sosyal koruma mekanizmaları hem bireylerin yaşamlarını desteklemekte hem de ekonomik toparlanmayı hızlandırmakta. Yüksek gelirli ülkeler, düşük gelirli ülkelerin bu tür sosyal koruma sistemlerine yatırım yapabilmeleri için borç hafifletme, adil uluslararası vergilendirme ve gelişmiş iklim finansmanı sağlamak durumunda.

Sonuç olarak, İklim krizinin yıkıcı etkilerini azaltmak için alınacak her karar, sadece bugünkü yaşamı değil, gelecekteki nesilleri de doğrudan etkileyecek. Bu kriz, küresel dayanışma ve acil eylem gerektiren bir sorun.