BİZDEN MESAJLAR

KEMALEDDİN DİLBAZ, CEO

Değerli okurlar, bu bültenimizde insan yapımı nesnelerin ağırlığının doğal canlıların toplam ağırlığını aşmasına ilişkin bir yazımız var ki, insanoğlunun doğa üzerindeki etkisini çok güzel ortaya koyuyor. Öte yandan, ESG’li haberler arasında da doğanın kendisini onarma hızı ve yeteneğine şahit oluyoruz ve umutlarımız yeniden yeşeriyor. Yine haberleriyle, köşe yazılarıyla dolu bir içerik sunuyoruz sizlere. Keyifle okumanız dileğiyle.

ÖZGÜN ÇINAR, CRO

Her bültenimizde yer alan mesajların sonunu “sürdürülebilir kalın” diye bitiriyoruz ancak dünyada bir anlamda sürdürülebilirliğin öncüsü olan Avrupa Birliği dahi “sürdürülebilir kalabilmek” için getirilen kuralları esnetmenin yollarını arıyor.  Yeşil Köşe’de sunduğumuz, AB Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’ne ilişkin analizde, bahsettiğimiz konuya ilişkin bir örnekle karşılaşacaksınız. Bazı geri adımlar, gecikmeler olsa da geleceğe umutla bakmayı sürdürmemiz gerekiyor. Hep birlikte, sürdürülebilir kalmak dileğiyle…

İNSAN YAPIMI NESNELERİN AĞIRLIĞI, DOĞAL CANLILARIN TOPLAM AĞIRLIĞINI AŞTI

İsrail’in Rehovot kentindeki Weizmann Bilim Enstitüsü’nde yapılan son araştırmalar, insan yapımı nesnelerin ağırlığının, 2020 yılı itibarıyla dünyadaki tüm canlıların toplam ağırlığını aştığını ortaya koyuyor. Bu önemli dönüm noktası, insanlığın dünyayı dönüştürme sürecinde oynadığı büyük rolü ve ekolojik denge üzerindeki etkisini vurguluyor.

1900’lü yıllardan bu yana yapılan araştırmalar, insan yapımı nesnelerin ağırlığının her 20 yılda bir ikiye katlandığını gösteriyor. Plastik, beton, alüminyum gibi malzemelerin kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, insanlığın ürettiği nesnelerin toplam ağırlığı hızla artıyor. Bu trendin devam etmesi halinde, 2040 yılına gelindiğinde insan yapımı nesnelerin ağırlığının üç teratona kadar ulaşması bekleniyor.

Buna karşılık, doğal canlıların ağırlığı giderek azalıyor. Ormanların ve diğer doğal habitatların kaybı, canlıların yaşam alanlarının daralmasına ve nüfuslarının azalmasına neden oluyor. İnsan yapımı nesnelerin ağırlığının artmasıyla birlikte, doğal denge bozuluyor ve ekosistemler zarar görüyor.

Araştırmayı yöneten Dr. Ron Milo, bu bulguların insanlığın dünya üzerindeki etkisini açıkça gösterdiğini belirtiyor. Her birimizin, tüketim alışkanlıklarımızı ve doğayla olan ilişkimizi gözden geçirmemiz gerektiğini vurguluyor. İnsanlığın, doğal dengeyi sağlamak ve gezegenimizi korumak için daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemesi gerektiğini ifade ediyor.

Bu araştırma, insanlığın Antroposen Çağı’na girdiğinin (bu konuya ilgi duyan okurlarımız bir önceki bültende detaylı analizimize ulaşabilirler) bir kanıtı olarak görülüyor. İnsanlığın Sanayi Devrimi’nden bu yana dünyaya olan etkisinin giderek artması, jeolojik kayıtlarda bile izlerini bırakacak kadar büyük bir değişikliğe işaret ediyor. Antroposen Çağı, insanlığın gezegen üzerindeki etkisinin en üst düzeylere çıktığı dönemi temsil ediyor ve bu etki uzun yıllar boyunca devam edecek gibi görünüyor.

Bu bulgular, insanlığın önünde duran büyük bir sorumluluğu ve doğanın korunması için acil bir ihtiyacı vurguluyor. Gelecek nesillere daha sağlıklı bir gezegen bırakabilmek için, her birimizin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekiyor.

Makaleye ulaşmak için; https://www.nature.com/articles/s41586-020-3010-5

Almina Gencal, Sürdürülebilirlik Uzmanı

ESG’Lİ HABERLER

  • Tüketim ürünleri şirketi Unilever, içinde bulunduğumuz on yılın sonuna kadar doğrudan emisyonlarını tamamen ortadan kaldırmayı ve dolaylı emisyonlarını 2021 yılına kıyasla % 42 oranında azaltmayı planladığını ifade etti. DETAY
  • İklim değişikliği nedeniyle okyanus yüzeyi sıcaklığının arttığının en gözle görülür göstergelerinden biri, mercan resiflerinin ağarması. Suların ısınması gibi çevresel değişiklikler, mercanların üzerlerinde yaşayan ve onları besleyen algleri dışarı atmasına ve sonuçta beyazlamasına neden oluyor. Yeni bir çalışma, dünyadaki mercan resiflerinin çoğunun şu anda hasar görmüş veya tehdit altında olmasına rağmen, onları onarmaya yönelik çabaların, ekosistem üzerindeki önemli işlevlerini oldukça hızlı bir şekilde geri döndürebileceğini ortaya koydu. Exeter Üniversitesi’nde deniz koruma ve yönetimi alanında doçent olan Ines Lange, bir basın toplantısında şunları söyledi: “Restore edilmiş mercan resiflerinin, mercan naklinden sadece dört yıl sonra sağlıklı mercan resifleriyle aynı hızda büyüyebildiğini bulduk.” DETAY
  • Önde gelen bir düşünce kuruluşunun yaptığı açıklamaya göre, artan enerji talebi ve zayıf şebeke altyapısı fosil yakıtlardan çıkışı yavaşlatırken, dünya geçen yıl iklim hedeflerine ulaşmak için gereken yenilenebilir enerji kapasitesinin yarısından azını ekleyebildi. DETAY
  • Colorado Eyalet Üniversitesi’ndeki (CSU) hava tahmincileri, deniz yüzeyi sıcaklıklarının yüksek seyretmesi ve yaz ile sonbaharda fırtınaları engelleyecek daha az rüzgâr akımı öngörüleri nedeniyle 2024’te “son derece aktif” bir Atlantik kasırga sezonu geçeceğini tahmin ediyorlar. DETAY
  • Kâr amacı gütmeyen düşünce kuruluşu InfluenceMap tarafından hazırlanan Carbon Majors raporuna göre, 2016’dan bu yana gezegeni ısıtan karbondioksit emisyonlarının % 80’ini 57 fosil yakıt ve çimento üreticisi üretti. DETAY

YEŞİL KÖŞE

AB CSDDD ÖZEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Avrupa Birliği Konseyi, 15 Mart 2024 tarihinde Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi’ni, (Corporate Sustainability Due Diligence Directive – CSDDD – CS3D) onaylamıştır. Belirtmek gerekir ki, kabul edilen direktifin nihai metni, 14 Aralık 2023’te kabul edilen geçici metnin, politik süreçlerden kaynaklı gecikmelerin yaşanmasının akabinde daraltılmış bir versiyonudur. Gelinen aşamada direktif, Nisan ayında Avrupa Parlamentosu’ndan onay beklemektedir.

Direktifin amacı kısaca, AB şirketleri ile AB’de faaliyet gösteren şirketlerin faaliyetlerinin çevresel ve insan haklarına yönelik negatif etkilerini belirli standart ve ilkelere uygun olarak yönetmelerini, mevcut olumsuz etkileri ortadan kaldırmalarını ve bunları raporlamalarını sağlamak, kurumsal sürdürülebilirlik uygulamalarında şeffaflığı ve sorumluluğu artırmak ile ve bu yükümlülüklerin ihlalini yaptırıma bağlamayı amaçlamaktadır. Söz konusu ihlaller, Direktif ekinde sayılan uluslararası sözleşmelerle belirlenmiştir.

CS3D, bu bağlamda kapsamı aşağıda belirtilen Avrupa Birliği şirketleri ve Avrupa’da faaliyet gösteren AB dışı şirketler üzerinde, bir takım “due diligence” yükümlülüklerini içermektedir. Direktif, corporate düzeyde yalnızca şirketler üzerinde yükümlülük getirmeyip bunun yanı sıra, şirket yöneticileri hakkında da denetim yükümlülüğü öngörmektedir.

Şirketler için öngörülen özen yükümlülükleri özetle, şirketin kendi operasyonları, bağlı ortaklıkları ve değer zincirleri içinde meydana gelen, insan hakları ve çevreye ilişkin negatif etkileri tanımlama, sonlandırma, önleme, hafifletme ve bu etkileri her zaman göz önünde bulundurma yükümlülüklerini içermektedir. Söz konusu negatif etkiler, insan hakları temelinde, çocuk işçiliği, kölelik, iş güvenliği, emek sömürüsü vb. çevre hukuku temelinde ise, kirlilik, yaşam kaynaklarında ve biyolojik çeşitlilikte azalma, iklim, çevresel bozulma vb. olarak sayılabilir.

Şirket yöneticileri için öngörülen özen yükümlülüğü ise, bahsi geçen özen yükümlülüğü çerçevesinde gerekli önlemlerin alınması, ilgili süreçlerinin kurulması ve uygulanmasının denetlenmesi ile özen görevinin kurumsal stratejiye entegre edilmesini içermektedir. Bundan böyle yöneticiler, bir taraftan corporate düzeyde şirketin en iyi çıkarlarını gözetme görevini yerine getirirken, diğer taraftan da verdikleri kararlarda insan hakları, iklim ve çevresel sonuçlarını dikkate almakla yükümlü olacaklardır.

Direktifin kapsamı içinde yer alan şirketler şöyledir:

(i)               AB şirketleri için 1.000 çalışan ve 450 milyon Euro net dünya çapındaki ciroya sahip şirketler, (geçici anlaşmada kapsam, 500 çalışan ve 150 milyon Euro olarak belirtilmişti.

(ii)              AB dışı şirketler için, AB içinde 450 milyon Euro net ciro üreten (geçici anlaşmada kapsam 150 milyon Euro olarak belirlenmişti.)

(iii)            (i) ve (ii) eşiklere ulaşamayan ancak bu eşiklere ulaşan bir grubun asıl ana şirketi olan şirketler. (Bu eşiklerin birbirini takip eden iki mali yılda da karşılanmış olması gerekmektedir.)

İlgili şirketler için Direktif’e uyum süreleri ise şöyledir:

(i)               2027’den itibaren: 5.000’den fazla çalışanı olan ve 1.500 milyon Euro ciroya sahip şirketler – 3 yıl

(ii)              3.000’den fazla çalışanı olan ve 900 milyon Euro ciroya sahip şirketler – 4 yıl

(iii)            1.000’den fazla çalışanı olan ve 450 milyon Euro ciroya sahip şirketler – 5 yıl

Direktife uymama ve gerekli uyum yükümlülüğünün zamanında yerine getirilmemesinin yaptırımı ise, hukuki sorumluluk, idari yaptırım ve cezalar ile itibarın zarar görmesi, finansal kredibilitenin azalması veya ortadan kalkması vb. başlıklar altında sayılabilir. Hukuki sorumluluk denilince en başta tazminat yükümlülüğünden bahsedilir. Eğer ki şirketin eylem ve ihmalleri bir zarara yol açarsa bu zararı tazmin etmesi gündeme gelecektir. Bunun dışında, AB Üye Devletlerinin, CSDDD’nin uygulanmasını sağlamak için belirli otoriteleri yetkilendirmesi öngörülmüştür. Bu otoriteler, ihlaller için bir şirketin dünya çapındaki net cirosunun %5’ine kadar cezalar uygulayabilirler. Bir şirketin bu şekilde idari ceza ve yaptırıma maruz kalması, hiç şüphesiz ki marka ve ticari itibarının düşmesine, ticari kredibilitesinin azalmasına, aynı zamanda kamu ihalelerinden dışlanmalarına sebebiyet verebilir.

Belirtmek gerekir ki, eski metinde yer alan ve yüksek risk barındıran 3 temel sektörden birinde (tekstil; tarım, ormancılık ve balıkçılık; kimya ve maden sektörleri) faaliyet gösteren şirketler için öngörülen daha düşük çalışan ve ciro eşikleri de, yeni güncel metinde yer almamaktadır.

Küçük ve orta ölçekli şirketler (KOBİ) ise doğrudan direktif kapsamında olmamakla birlikte, kapsam içi büyük şirketlerin tedarikçisi veya alt sağlayıcıları olmaları sebebiyle mevzuat hükümlerinden etkilenecektir.

Komisyon’un finansal sektöre özgü ek sürdürülebilirlik yükümlüklerinin gerekli olup olmadığına ilişkin, Direktif’in kabulünden itibaren 2 yıl içinde bir rapor hazırlaması gerektiği de belirtilmektedir.

Oya Özhan Ayhan, Trasta Danışmanlık, Yönetici Ortak / Hukuk

ÖNEMLİ KAVRAMLAR

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları uyarınca kimlerin sürdürülebilirlik raporu yayımlama mükellefiyeti bulunduğu bir dönem tartışılmış ve kafaların karıştığı anlaşılmıştı. Kamu Gözetim Kurumu’nun bu konuda hazırladığı karar ağacı, kimlerin raporlama yapacağına ışık tutuyor. Görseli, halen bu konuya yanıt bulamamış şirketlere kolaylık sağlaması açısından aşağıda iletiyoruz.