BİZDEN MESAJLAR

Değerli okurlarımız,

Bu hafta bültende, Avrupa Birliği’nin Omnibus Paketi ile getirdiği değişiklikleri ele alıyoruz. Yeni düzenlemeler, iş dünyasının çevresel ve sosyal sorumluluklarını ikinci plana atma riski taşıyor mu, sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyoruz.

Ayrıca, Carbon Majors Database raporunun önemli bulgularına değiniyor ve aslında iyi bildiğimiz bir gerçeğin kanıtlarına göz atıyoruz. Bazı büyük şirketlerin, karbon emisyonlarından aldığı pay çok ama çok yüksek ve bu şirketlerin sürdürülebilirliğin temini için sorumluluk almaları gerekiyor.

Sürdürülebilir kalın…

ÖZGÜN ÇINAR, CEO

ESG’Lİ HABERLER

  • Carbon Brief tarafından yapılan bir analiz, ülkelerin yaklaşık %95’inin 2035 yılına kadarki iklim taahhütlerini BM’ye sunmak için son tarihi kaçırdığını ortaya koyuyor. DETAY
  • Araştırmacılar, iklim değişikliğinin geçen yıl Batı Afrika ülkelerinde haftalarca süren ve dünya kakao arzını olumsuz etkileyen sıcaklıklara yol açtığını, hasadı etkilediğini ve halihazırda rekor seviyelere çıkan fiyatların daha da artmasına neden olduğunu söyledi. DETAY
  • ABD Biyolojik Çeşitlilik Merkezi, ortalama bir düğünün yaklaşık 63 metrik ton CO2 emisyonuna yol açtığını tahmin ediyor. DETAY Öte yandan, aynı araştırmayı Birleşik Krallık’tan yetkililer de yapmış ama bambaşka bir sonuca ulaşmış. Birleşik Krallık’ta Sürdürülebilir Düğün İttifakı’nın raporuna göre, ortalama bir düğün yaklaşık 14,5 ton CO2 emisyonu yaratıyor. Bu miktar, üç hanenin yıllık karbon ayak izine denk geliyor. DETAY
  • Times’ın haberine göre, BP’nin CEO’su, aktivist bir yatırımcının baskısı altında, şirketin stratejisini “temelden sıfırlama” sözü verdi. Bu sözün, petrol ve gaz üretimini azaltma hedefinden resmen vazgeçmeyi ve yenilenebilir enerji projelerini daha da küçültmeyi içermesi bekleniyor. DETAY
  • Science Advances dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, permafrosttan kaynaklanan karbon emisyonları, “net sıfır ve negatif emisyonlar elde edilse bile” iklim değişikliğiyle mücadele çabaları için “önemli bir risk oluşturabilir”. DETAY
  • Türkiye’nin ilk “İklim Kanunu Teklifi”, TBMM Başkanlığına sunuldu. Yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan teklif, iklim değişikliği ile mücadelede esas olan sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerini, planlama ve uygulama araçlarını, gelirleri, izin ve denetim ile bunlara ilişkin yasal ve kurumsal çerçevenin usul ve esaslarını kapsıyor. DETAY
  • Kayseri tarihini 6 bin yıl önceye dayandıran arkeolojik bulgu ve belgelerin gün ışığına çıkarıldığı Kültepe kazıları Anadolu’nun tarihi hakkında da önemli bilgilere ışık tutuyor. Yapılan araştırmalar, 4 bin 200 yıl öncesinde Suriye’nin kuzeyinde rastlanan iklim değişikliğinin Anadolu’da da yaşandığını gösterdi. DETAY
  • Tek kullanımlık plastik kaplar, paket servis yemeğinize tehlikeli kimyasallar sızdırma ve kalp-damar hastalığı riskinizi artırma potansiyeli barındırıyor. DETAY

🍃YEŞİL KÖŞE🍃

AB’NİN YENİ OMNİBUS PAKETİ: ŞİRKETLER İÇİN KOLAYLIK MI, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN TEHDİT Mİ?

Omnibus Paketi ne anlama geliyor? Kimi şirketler için bir rahatlama, kimileri içinse sürdürülebilirlik hedefleri açısından bir geri adım mı? Bu yasa değişikliğinin iş dünyasına ve iklim hedeflerine etkilerini birlikte değerlendirelim.

Avrupa’daki iş dünyası uzun zamandır sürdürülebilirlik raporlama süreçlerinin karmaşıklığından şikayetçiydi. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler), bürokratik yükler ve maliyetler nedeniyle iş yapmanın giderek zorlaştığını dile getiriyordu. Avrupa Komisyonu, bu eleştirileri dikkate alarak Omnibus Basitleştirme Paketi adı altında yeni bir düzenleme önerdi. 26 Şubat 2025’te duyurulan bu paketle, şirketlerin idari yüklerinin hafifletilmesi ve Avrupa’daki yatırım ortamının daha cazip hale getirilmesi hedefleniyor. Ancak bu değişiklikler, aynı zamanda ciddi bir endişeyi de gündeme getiriyor.

Omnibus Paketi ile getirilen en büyük değişikliklerden biri Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi’nin (CSRD) kapsamının daraltılması oldu. Mevcut düzenlemeye göre, 250’den fazla çalışanı olan şirketler sürdürülebilirlik raporlaması yapmak zorundaydı. Ancak yeni düzenleme ile bu sınır 1.000 çalışana çıkarıldı. Bu değişiklik, yaklaşık şirketlerin %80’ninin raporlama zorunluluğundan muaf tutulması anlamına geliyor. Artık sadece 1.000’den fazla çalışanı olan ve 50 milyon Avro ciroya ya da 25 milyon Avro bilanço büyüklüğüne sahip olan şirketler sürdürülebilirlik raporu sunmakla yükümlü. KOBİ’ler için ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) raporlaması tamamen gönüllü hale getirildi. Bunun yanı sıra, büyük işletmeler için de raporlama süreçleri iki yıl ertelendi. Avrupa Komisyonu, bu değişikliklerle idari yükleri %25, KOBİ’ler için ise %35 oranında azaltmayı hedefliyor.

Değişikliklerden bir diğeri de Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CSDDD) kapsamında yapılan esneklikler oldu. Önceki düzenlemelerde şirketlerin tedarik zincirlerindeki tüm çevresel ve sosyal etkileri analiz etmeleri gerekiyordu. Ancak Omnibus Paketi ile bu zorunluluk yalnızca doğrudan tedarikçileri kapsayacak şekilde daraltıldı. Ayrıca, 500’den fazla çalışanı olan şirketlerin tedarik zinciri etkilerini beş yılda bir değerlendirmesi yeterli olacak. Bu, küresel tedarik zincirlerinde insan hakları ihlallerinin daha az denetlenmesi anlamına gelebilir mi? Eleştirmenler, şirketlerin dolaylı tedarikçilerindeki çevresel ve sosyal sorunları göz ardı etme riskinin arttığını savunuyor.

AB Taksonomi Yönetmeliği de basitleştirme kapsamında büyük değişikliklere uğradı. Bu düzenleme, yatırımcıların hangi ekonomik faaliyetlerin gerçekten sürdürülebilir olduğunu anlamalarına yardımcı oluyordu. Ancak yeni düzenleme ile 1.000’den fazla çalışanı olup cirosu 450 milyon avroya kadar olan şirketler için taksonomi raporlaması isteğe bağlı hale getirildi. Ayrıca, şirketlerin sürdürülebilirlik raporlamasında kullanacağı veri noktaları %70 oranında azaltıldı. Avrupa Komisyonu, bu düzenlemelerle şirketlerin yeşil finansmana erişimini kolaylaştırmayı hedefliyor. Ancak, Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı hedeflerine ulaşmak için taksonomi düzenlemelerinin yumuşatılması doğru bir adım mı sorusu gündemdeki yerini koruyor.

Öte yandan, Avrupa Komisyonu’nun karbon emisyonlarını azaltma hedeflerinin bir parçası olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) da yeni düzenlemelerden nasibini aldı. Daha önce tüm ithalatçılar için geçerli olan karbon raporlama gereklilikleri, yıllık 50 tonun altında ithalat yapan küçük ölçekli firmalar için tamamen kaldırıldı. Bu, küçük ölçekli ithalatçıların %90’ını CBAM yükümlülüklerinden muaf tutuyor. Büyük şirketler içinse beyan, hesaplama ve raporlama süreçleri sadeleştirildi. Bu değişiklik, ithalatçı şirketlere önemli bir kolaylık sağlarken, küçük ölçekli karbon emisyonlarının raporlanmaması, Avrupa’nın iklim hedefleriyle çelişebilir mi sorusunu da beraberinde getiriyor.

İş dünyasında bu değişikliklerin her kesim tarafından olumlu karşılandığını söylemek zor. Bazı büyük şirketler, Avrupa Komisyonu’na bulundukları ortak çağrıda raporlama standartlarının aşırı derecede gevşetilmemesi gerektiğini vurguladılar. Bu şirketlere göre, sürdürülebilirlik raporlamasındaki bu değişiklikler, yeşil dönüşüm sürecini sekteye uğratabilir ve uzun vadede şirketler arasındaki güveni zedeleyebilir. Öte yandan, yatırımcılar ve finans kuruluşları, sürdürülebilirlik kriterlerine uygun şirketleri belirlemenin daha zor hale geleceğinden endişe duyuyor.

Tüm bu değişiklikler ise Avrupa Komisyonu tarafından, şirketlerin idari maliyetlerini düşürmek ve Avrupa’daki yatırım ortamını iyileştirmek amacıyla savunuluyor. Yapılan hesaplamalara göre, yeni düzenlemelerin yıllık 6,3 milyar Avro tasarruf sağlayacağı ve 50 milyar Avroluk kamu ve özel sektör yatırımının önünü açacağı öngörülüyor.

Sonuç olarak, Omnibus Paketi şirketlere büyük kolaylıklar sağlarken sürdürülebilirlikle ilgili yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor. İş dünyası için bu yeni düzenlemeler önemli bir dönüm noktası olacak gibi gözüküyor.

DAMLA GÜNALP, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK UZMAN YARDIMCISI