BİZDEN MESAJLAR
Değerli okurlarımız,
Bu sayımızda Deutsche Bank’ın “ESG and Sustainability Market Monitor” raporu yanında iklim değişikliğinin mevsimler üzerindeki etkilerine değiniyor; bu değişimlerin şirketlerin stratejilerine etkileri üzerine ipuçları sunuyoruz. Aynı zamanda giderek daha çok tartışılan “ısı stresi” kavramını kısaca açıklıyoruz.
Bültenimizle sizi, daha sürdürülebilir bir geleceğe birlikte yürümeye davet ediyoruz.
Sürdürülebilir kalın…
ÖZGÜN ÇINAR, CEO
ESG’Lİ HABERLER
- EcoVadis tarafından yayınlanan yeni bir ankete göre, ABD’deki büyük şirketlerin çoğunluğu ESG girişimlerine yatırımlarını sürdürüyor/artırıyor. Yöneticiler sürdürülebilirliği büyüme ve rekabet avantajı olarak görse de, artan siyasi ve düzenleyici baskılar nedeniyle bu konular hakkında daha az kamuoyu açıklaması yapıyorlar. DETAY
- Bilim Temelli Hedefler girişimi (SBTi), sürdürülebilir finans alanında önemli bir dönüm noktası olan Finansal Kurumlar Net Sıfır Standardı’nı resmen hayata geçirdi. Bankalar, varlık yöneticileri, özel sermaye şirketleri ve sigortacılar, ilk kez finansal portföylerinde net sıfıra uygun bilim temelli hedefler belirleyebilecek. DETAY
- South China Morning Post’un haberine göre, Başbakan Li Qiang, Yarlung Tsangpo Nehri üzerinde dünyanın en büyük hidroelektrik tesisi olması beklenen bir “mega baraj” projesi başlattı. Projenin, Üç Boğaz Barajı’nın üç katı büyüklükte ve Birleşik Krallık’ın toplam üretimi kadar, yani 300 terawatt-saat elektrik sağlayabileceği belirtiliyor. DETA
- Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) yeni tahminlerine göre, yenilenebilir enerji “en geç 2026’da” kömürü geride bırakarak dünyanın en büyük elektrik kaynağı haline gelecek. DETAY
- İtalya, Vatikan’ın Roma’nın kuzeyinde yer alan 430 hektarlık bir alanı dev bir güneş enerjisi çiftliğine dönüştürme planını onayladı. Bu proje, Vatikan’ı dünyanın ilk karbon nötr devleti yapma hedefini taşıyor. DETAY
- Avrupa genelinde bu yaz sıcak hava dalgaları ve kuraklıkla birleşen orman yangınları rekor seviyelere ulaştı. EFFIS verilerine göre AB ülkelerinde 292 bin 855 hektar alan kül oldu. Copernicus Atmosfer Gözlem Servisi, bazı ülkelerde karbon salımlarının son 23 yılın en yüksek seviyelerine ulaştığını bildirdi. DETAY
- EFRAG, CSRD kapsamındaki şirketler için Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’nın (ESRS) revize edilmiş taslaklarını yayımladı. Yeni taslaklar, gönüllü açıklamaları tamamen kaldırırken veri noktalarını %68 oranında azaltarak raporlama yükünü önemli ölçüde hafifletiyor. DETAY
- Hindistan ve Pakistan’da şiddetli yağışların tetiklediği ani seller, 176 kişinin ölümüne ve onlarca kişinin kaybolmasına yol açtı. Dağlık bölgelerden yaklaşık 1.600 kişi kurtarıldı. DETAY
- Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir, iklim değişikliği ve bilinçsiz sulama nedeniyle kıyıdan 300 metreye kadar çekildi. Balıkçılık ve turizm faaliyetleri durma noktasına gelirken, göl yatağında artık büyükbaş hayvanlar otluyor. DETAY
🍃YEŞİL KÖŞE🍃
MEVSİMLERİN RİTMİ İKLİMLE BİRLİKTE DEĞİŞİYOR
Baharın eskisinden daha erken geldiğini düşünün. Ağaçların dalları henüz mart ayı bitmeden yeşermeye başlıyor, çiçekler erkenden açıyor. İlk bakışta kulağa hoş gelse de, doğanın bu telaşlı uyanışının ardında sessiz bir tehlike yatıyor. Çünkü bahar erken geldiğinde, onu izleyen yaz daha kurak, sonbahar ise daha uzun sürüyor. İklim değişikliğinin etkileri yalnızca sıcaklık artışı ya da kuraklıkla sınırlı değil; doğanın en kadim döngülerinden biri olan mevsimleri de kökten dönüştürüyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, bitkilerin büyüme döneminin ortalama bir ay uzadığını ortaya koyuyor. Bunun nedeni ise ilkbaharın artık daha erken gelmesi ve sonbaharın daha geç bitmesi. Özellikle Kuzey Yarımküre’de bu kayma çok daha belirgin bir şekilde gözlemleniyor. Uzayan büyüme dönemi, bitkileri ilkbahar donlarına, yaz kuraklıklarına, hastalıklara karşı daha savunmasız hale getiriyor. Bunun yanı sıra, doğanın döngülerine bağlı yaşayan böcekler ve göçmen kuşlar da bu kaymadan olumsuz etkileniyor. Çiçekler erkenden açtığında, polen arayan böcekler henüz ortalıkta olmuyor. Onlar geldiğinde ise çoğu çiçek çoktan solmuş oluyor. Göçmen kuşlar için de durum benzer: Binlerce kilometre yol alarak geldikleri yerde bekledikleri besin kaynaklarını bulamayabiliyorlar. Doğanın uyumlu dansında bir adımın bozulması, tüm orkestrayı etkiliyor.
Dünyanın farklı bölgelerinde bu kırılganlık farklı şekillerde yaşanıyor. Örneğin sığ köklere sahip otlaklar erken yeşerip hızla su kaybettikleri için yaz kuraklıklarına karşı büyük bir kırılganlık gösteriyorlar. Bu kırılganlık, son yıllarda artan ağaç ölümleriyle birleşince, ekosistemin geleceği açısından endişe verici bir tablo ortaya çıkıyor.
Bütün bu gözlemler, mevsimlerin geleceğinin belirsiz olduğunu gösteriyor. Türlerin daha serin bölgelere göç etmesi, tarım uygulamalarının değişmek zorunda kalması ve bitki örtüsünün yeniden şekillenmesi, geleceğin kaçınılmaz parçaları gibi görünüyor. Ancak bu belirsizlikte net olan bir gerçek var: Doğanın ritmini biz şekillendiriyoruz. Alınacak önlemler, karbon salımlarının azaltılması ve çevreye duyarlı politikaların hayata geçirilmesi, mevsimlerin kaderinde belirleyici olacak. Doğa milyonlarca yıldır kendi ritmini sürdürüyor. Şimdi ise biz, bu ritmin hızını değiştiren en güçlü etkeniz. Bugün atacağımız adımlar, yalnızca iklimin değil, aynı zamanda mevsimlerin melodisini de koruyup koruyamayacağımızı belirleyecek. Ve bu gerçek, yalnızca ekolojiyi değil, ekonomiyi de yakından ilgilendiriyor. Çünkü mevsimlerin değişimi; tarımdan enerjiye, turizmden gıda tedarik zincirine kadar pek çok sektörü doğrudan etkiliyor. Bu nedenle TSRS uyarınca raporlama yapan ve faaliyetleri mevsimsellikten etkilenen şirketlerin, geleceğe yönelik senaryo analizlerinde bu hususu mutlaka dikkate alması gerekiyor. Aksi halde yalnızca iklim risklerini değil, finansal sürdürülebilirliklerini de tehlikeye atabilirler.
DAMLA GÜNALP, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK UZMANI